Rüyalarımda gel
En kafa karıştırıcı halinle
Ne demek istediğin
Neden geldiğin
Neyi amaçladığın
Bir türlü anlaşılmasın
Gel
Yık yeniden
Viran eyle
Yeni yeni üst üste koyabildiğim
Yaşam taşlarını
Az biraz yüzüme yayılmaya başlayan
İki kuruşluk gülümsemeyi de
Sök at hiç düşünmeden
Yeter ki sen iyi ol
Yerin rahat olsun
Boş ver beni
KREMATORYUM
Anasayfa |
29 Aralık 2015 Salı
28 Aralık 2015 Pazartesi
İLK 30
Bugün tam bir ay olmuş
Koskoca bir ay
Koskoca otuz gün
Ya da kısacık
Çat diye geçen bir ay
Nasıl geçtiği bile anlaşılmayan
Küçücük otuz gün
Her gün kendi içinde bir aymış
Koca bir yılmış
Ömürden ömür çalmış gibi
Yana yana
Yaka yaka
Kanaya kanaya
Ve kanata kanata
Biteceği günü
İple çeke çeke
Geçireceğim onlarca ay
Onlarca otuz gün de cabası
Koskoca bir ay
Koskoca otuz gün
Ya da kısacık
Çat diye geçen bir ay
Nasıl geçtiği bile anlaşılmayan
Küçücük otuz gün
Her gün kendi içinde bir aymış
Koca bir yılmış
Ömürden ömür çalmış gibi
Yana yana
Yaka yaka
Kanaya kanaya
Ve kanata kanata
Biteceği günü
İple çeke çeke
Geçireceğim onlarca ay
Onlarca otuz gün de cabası
24 Aralık 2015 Perşembe
HİÇ
Baksan insanlar
Hem de hepsi
Etleri öyle gösteriyor
İnsanlarmış gibi
Elleri var hepsinin
Ayakları
Hatta gözleri
Kimisi bakabiliyor bile
Görüyorlar mı bilmiyorum
Bildiğim tek şey
Gözleri var
Bakıyorlar
Belki de görüyorlar
Ama hissettikleri
Ya da hissedebildikleri
Anladıkları hiçbir şey yok
Koca bir hiç var etlerinin altında
Koca bir boşluk
Derinliklerinde kaybolabileceğin
Hiçbir şey yok
Etlerinin haricinde
Bir adım ötesi yok
Bir adım öncesi olmadığı gibi
Hem de hepsi
Etleri öyle gösteriyor
İnsanlarmış gibi
Elleri var hepsinin
Ayakları
Hatta gözleri
Kimisi bakabiliyor bile
Görüyorlar mı bilmiyorum
Bildiğim tek şey
Gözleri var
Bakıyorlar
Belki de görüyorlar
Ama hissettikleri
Ya da hissedebildikleri
Anladıkları hiçbir şey yok
Koca bir hiç var etlerinin altında
Koca bir boşluk
Derinliklerinde kaybolabileceğin
Hiçbir şey yok
Etlerinin haricinde
Bir adım ötesi yok
Bir adım öncesi olmadığı gibi
22 Aralık 2015 Salı
SAATLER
Saat: 08.36
Deliksiz bir uyku
Uzun zamandır hayal
Bölük pörçük rahatlamalarla
Hayatta kalma
Daha doğrusu
Hayata tutunma çabası
Saat: 08.39
Gözler kapanıyor
Uykudan değil
Bitkinlikten
Daha doğrusu
Tümüyle tükenmişlikten
Saat: 08.44
Kapanan gözlerden eser yok
Tekrar uyuyabilmek için
Zihinle
Benlikle
Ruhla mücadele
Saat: 08.48
Bir fincan sadece kahve ile
Geri kalan hiçbir şey olmamış
Hiç yaşanmamış gibi
Yalan yaşamın
Kalan kısımlarına devam
Deliksiz bir uyku
Uzun zamandır hayal
Bölük pörçük rahatlamalarla
Hayatta kalma
Daha doğrusu
Hayata tutunma çabası
Saat: 08.39
Gözler kapanıyor
Uykudan değil
Bitkinlikten
Daha doğrusu
Tümüyle tükenmişlikten
Saat: 08.44
Kapanan gözlerden eser yok
Tekrar uyuyabilmek için
Zihinle
Benlikle
Ruhla mücadele
Saat: 08.48
Bir fincan sadece kahve ile
Geri kalan hiçbir şey olmamış
Hiç yaşanmamış gibi
Yalan yaşamın
Kalan kısımlarına devam
16 Aralık 2015 Çarşamba
LİSTE
Bırakılması gereken
milyonlarca şey var belki de. Nereden başlanacağı herkese göre farklı, nerede
bitirileceği de ona keza. Sigarayı bırakmak gerekir mesela kimileri için. Kimileriyse
hiç başlamamıştır. Bir başkasının farklı düşkünlükleri vardır, bir diğerininse
belki de hayatının önemsiz bir parçasını oluşturmaktadır. Her biri farklı
zamanlarda kendilerine zarar verdiklerini düşündükleri şeyleri bırakmayı
düşünür, düşünenlerin bir kısmı harekete geçmeye cesaret eder, cesaret
edenlerin bir kısmı yola koyulur, yola koyulanların bir kısmı amacına ulaşır. Elden
ele gezen bir kartopu gibi adım adım eriyerek sonuca varırlar.
Bırakılması gereken
milyonlarca şey kişiden kişiye değişiklik gösterir, az önce dediğim gibi. Benim
de kendime göre bir listem var elbet. Başlangıcını belirlediğim ama sonunu
göremediğim bırakmam gereken onca yük listesi… Ya da onca kalp sancısı sebebi
mi demeliydim?
Kötü bir
başlangıç olacak ama benim için bırakılması gereken en önemli mesele düşünmek
sanırım. Elbette tümüyle bırakmaktan, bu yetiyi tamamen kısırlaştırmaktan söz
etmiyorum ama bu düşünme eyleminin makul boyutlara hatta belki de yılların
yıpranmışlığı göz önünde bulundurulursa makul boyutların birazcık daha altına
çekilmesinde fayda var sanırım. Zira fazla düşünenin düşündüğüyle kaldığı saçma
bir ilişkiler yumağına dönüştü hayat. Düşündüğün ya farkında değil, ya da
düşünmenin bir önemi yok. Tıpkı hacmi sınırlı bir kova gibi… Bir kovaya ancak
alabileceği kadar su konabilir ve daha fazlasında ısrar etmek sadece üç şekilde sonuçlanır; boşuna emek harcanmıştır, ziyadesiyle su boşa akmıştır ve belki de boşa
akan suya ihtiyacı olan diğer kovalar bundan mahrum kalmışlardır. Ha bir de
unutmadan, kovanın bütün bu olanlardan haberi yoktur. Belki de sonuçlar
arasında en acısı budur. Can acıtır. Eldeki suyu israfsız, hakkaniyetli bir
şekilde mümkün olduğunca fazla kovayla buluşturmalı, hiçbirini şımartmadan,
sıradan önemsiz birer kova olduklarını unutturmadan…
Bir diğerine
gelince, herkes herkes değildir. Karışık oldu biraz ama Ahmet için Ahmet, Ayşe
için Ayşe olarak değerlendirme yapmak gerekir. Bırakılması gereken ikinci en
önemli yük sanırım herkesi kendim gibi değerlendirmek ve bunun üzerinden
beklentiler yaratmak. Çünkü hiç kimse ben değil, ben de diğer hiç kimseden
herhangi biri değilim. Böbürlenme içermeksizin söylüyorum bunları. Sadece farklılıkların
farkında olmak gerekiyor, ben bunu çok geç anladım, bunu belirtmek istiyorum. Birinin
yaptığı herhangi bir şeyi, benim yapıp yapamayacağımın bir önemi olmaksızın değerlendirmek
gerekiyor sanırım, Ahmet’i bilmek, ne yapabileceğini ya da en fazla nereye
kadar idrak edebileceğini kestirmek ve ona göre değerlendirmek lazım sanırım. Asla
Ayşe ile kıyaslamadan, hele “Ben böyle bir şeyi asla yapmazdım, bunu nasıl
yapabilir?” diye söylenmeden… Çünkü o Ahmet, Ayşe değil, sen değilsin, ben
değilim. Ben yapamayabilirim ama Ahmet yapabilir. Hiç de çekinmeden,
gocunmadan, umursamadan belki… O yüzden
Ahmet’i bilmek, yapabilecekleri bilmek ve ondan gelebilecek zararları en aza
indirgemek için beklentileri olabildiğince yerlere sermek hatta mümkünse en
büyük şeyde bile şaşırmayacak kadar hiçleştirmek gerekir. Ne kadar az beklersem
o kadar az boşluğa düşerim. Otuz yaşımdayım, bu büyük klişeyle yeni yeni
yüzleşiyorum. Klişeleri, söylenmişleri, tecrübeyle sabit sözleri sanki hiç
yaşanmamışlar gibi yapıp yeniden deneyimlemeye çabalamak ve boşuna zaman ve
emek harcamak aptallığını da bırakmak gerekiyor demek ki. Yazdıkça yenileri
geliyor aklıma, tıpkı matruşka gibi, her bir eksiklik bir yenisini daha
hatırlatıyor.
Bırakılması gereken
bir diğer mesele de iyilik sanırım. Bırak gitsin. Bir saniye bile düşünmeden
hem de… “Ne diyor bu geri zekalı?” diye geçirebilir insanlar içlerinden ama
gayet ciddiyim. Aslolan kötü olmamak hepsi bu. Yeterli… Eşit… Zararsız ve
sorunsuz… İyi olmak, iyilik yapmak için güç harcamamak gerekiyor yani, bunu
demeye çalışıyorum. Çünkü ilk örnekteki kova misali, küçülmüş yürekleriyle
dolaşan küçük insanların ne yüreklerini ne de zihinlerini iyiliklerle
genişletemeyeceğimi, aksine bunun beni yorup daha da kısıtlayan bir şeye
dönüştüğünü ve sonunda yine durumun farkında olup üzülen tek kişinin ben
olduğumu fark etmek körlüğümden ötürü biraz zaman almış olabilir. Fark ettim. Şimdi
zararın bulduğum ilk yerinden dönme zamanı… Kimseye zararım dokunmasın ama kimse
de “Ne iyi çocuk” demesin ardımdan. Gölge gibi geçip gideyim insanların
arasından, etkisiz, sorunsuz, üzüntüsüz ve yorulmadan. Kendimde iyileştirmem
gereken onca yara varken, tüm enerjimi ne olduğunun farkında bile olmayan
insanlar için harcıyor olmak ve sonunda daha da yaralanmak aptallık değil de
nedir?
Liste uzar
gider, belki yeni yeni listeler, ayrı sınıflar, başka başlıklar altında
toplanmış yeni bırakılması gerekenler çıkar. Dedim ya matruşka gibi, ya da uzun
yıllar kullanılmamış çok eski bir araba gibi, bir yeri tamir etmeye başlarsın
ve bir başka yerin de bozuk olduğunu fark edersin ve bir başka yerin ve bir
başka yerin daha… Listeyi tamamlamaya çalışmak yerine ilk akla gelenleri
uygulamaya koymak en mantıklısı sanırım. Neydi ilk bırakılacak şey? Düşünmek…
Kolay gelsin.
14 Aralık 2015 Pazartesi
VARŞOVA
Günler geçer hızla
On altıncısı
Belki on yedincisi
Saymayı unutmuşsundur artık
Birbirinden farkı olmayan gündüzleri
Unuttuğun bir diğer şey de gülmektir
Düşünmeden
Takılmadan
Duraksamadan gülmek
Ağız dolusu
Kocaman bir kahkaha atarak
Gözlerde hüzün
Dillerde özlem
Düşüncelerde yorgunluk
Çaresizlik hakim
Ve daha da can yakanı
En yakınlardaki uzaklık
Görmeyiş
Fark etmeyiş
Ve daha niceleri
Ve beterleri
Nazım'ca her yerde var olan tanrı
Biraz dertleşmek için
Sanırım tam yeri
Tam zamanı
On altıncısı
Belki on yedincisi
Saymayı unutmuşsundur artık
Birbirinden farkı olmayan gündüzleri
Unuttuğun bir diğer şey de gülmektir
Düşünmeden
Takılmadan
Duraksamadan gülmek
Ağız dolusu
Kocaman bir kahkaha atarak
Gözlerde hüzün
Dillerde özlem
Düşüncelerde yorgunluk
Çaresizlik hakim
Ve daha da can yakanı
En yakınlardaki uzaklık
Görmeyiş
Fark etmeyiş
Ve daha niceleri
Ve beterleri
Nazım'ca her yerde var olan tanrı
Biraz dertleşmek için
Sanırım tam yeri
Tam zamanı
9 Kasım 2015 Pazartesi
YAŞ
Kırışıklarla dolsun yüzüm
Yaşadığım belli olsun
Her dakikası
Dolu dolu
Ne de çok sevmiş onu desinler
Ve hatta
Yazık diye geçirsinler içlerinden
Üzülsünler bir anlık
Sonra unutup uzaklaşsınlar
Sessizce
Kırışıklarla dolsun yüzüm
Kaç yaşında olduğum
Kaç yıldır canımı yaktığın
Belli olsun
Her aynaya bakışımda
Her bir çizgi
Gözüme çarpsın
Her bir çizgi
Seni hatırlatsın
Seni ne çok sevdiğimi
Ve senin
Ne çok yıkarak gittiğini
Ve iyi ki gittiğini
Yaşadığım belli olsun
Her dakikası
Dolu dolu
Ne de çok sevmiş onu desinler
Ve hatta
Yazık diye geçirsinler içlerinden
Üzülsünler bir anlık
Sonra unutup uzaklaşsınlar
Sessizce
Kırışıklarla dolsun yüzüm
Kaç yaşında olduğum
Kaç yıldır canımı yaktığın
Belli olsun
Her aynaya bakışımda
Her bir çizgi
Gözüme çarpsın
Her bir çizgi
Seni hatırlatsın
Seni ne çok sevdiğimi
Ve senin
Ne çok yıkarak gittiğini
Ve iyi ki gittiğini
22 Ekim 2015 Perşembe
VAR MISIN
Pamuk'a
Gidersen
Ben ne yaparım derdin
Ya seni bir daha görmezsem
Ağladın
Küstün bir süre
Önce sen gittin
Şimdi barıştık işte
Benimle
Kalbimde
Nereye gidersem gideyim
Seyahat etmeye
Var mısın pamuk?
Gidersen
Ben ne yaparım derdin
Ya seni bir daha görmezsem
Ağladın
Küstün bir süre
Önce sen gittin
Şimdi barıştık işte
Benimle
Kalbimde
Nereye gidersem gideyim
Seyahat etmeye
Var mısın pamuk?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)